3 TEMMUZ KURTULUŞ MÜCADELESİNİN BAŞLADIĞI GÜNDÜR

Aziziye ilçesindeki Şehitlik Parkı'nda düzenlenen törene, İlçe Kaymakamı Zafer Öz, Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan, İlçe Garnizon Komutanı Ulaştırma Kıdemli Albay Fatih Dönmez, İl Jandarma Komutanı Albay Uysal Ağaoğlu, askeri ve mülki erkan ile öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan tören, temsili Türk bayrağının tören alanına getirilmesi ile devam etti. Günün anlam ve önemini anlatan konuşmayı yapan Aziziye Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan, “Bugün ilçemiz sınırları içerisinde, sınırları aşan bağımsızlık haykırışımızı bir kez daha yüksek sesle dile getiriyor olmanın heyecanı içerisindeyiz. Bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bizlere bu kutlu emaneti ve en önemlisi de bağımsızlık karakterini miras bırakan ecdadımızı, Nene Hatun’u, Aziziye Tabyalarında ve dünyanın dört bir yanında huzurla yatan bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz. Vatan toprakları için canını siper eden bütün Gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.” dedi.
3 TEMMUZ, BİR MİLLETİN YENİDEN ŞAHLANIŞIDIR
3 Temmuz 1919’da Gazi Mustafa Kemal’in Ilıca’dan Erzurum’a giriş yaptığı sırada Anadolu’nun işgal edildiğini, vatan topraklarının işgal devletleri tarafından masa başında bölüştürülmeye başladığını ve bir milletin umudunun kaybetmeye yüz tuttuğunu ifade eden Başkan Orhan, “Ancak bundan 95 yıl önce bugün, burada Gazi’nin yaktığı istiklal ve kurtuluş meşalesi Türk milletinin umudunu yeniden yeşertmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına giden yolculuk buradan başlamıştı. O gün buradan yakılan istiklal meşalesi bütün Anadolu’yu aydınlatmış, milletimiz vatan topraklarımıza göz dikenlere bir kez daha “dur” demiştir. Kurtuluş mücadelesinin başladığı gün olarak tarihe geçen 3 Temmuz, bu mücadelenin sancaktarlığını yapmış olan Erzurum ve Aziziyemiz için çok daha büyük bir anlam taşımaktadır. İşte bu yüzden Aziziye ve Aziziyeliler olarak gururluyuz. Erzurum Kongresi'ne giden yolda atılmış çok önemli adımlardan birisi olarak kabul ettiğimiz 3 Temmuz günü, bir milletin yeniden şahlanışına ve bağımsızlığına giden yolda her türlü engelin aşılmasına şahitlik etmiştir. Çünkü, ülkenin kaderini belirleyen Erzurum Kongresi ve ardından toplanan Sivas Kongresi, 3 Temmuz'da buradan doğan istiklal güneşinin ve bu günde başlatılan kutlu mücadelenin bir eseridir. 3 Temmuz'da başlayan bağımsızlık mücadelesi sürecinde bu şehirde yakılan kurtuluş meşalesi, vatan toprağının dört bir yanını sarmış olan esaret çemberini paramparça etmiş, milletimizin önünde yepyeni ufuklar açmıştır.” diye konuştu.
“BU MİLLETLE NELER YAPILMAZ!”
Mustafa Kemal Paşa’nın, Millî Mücadele’yi teşkilâtlandırmak üzere 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığını ve ardından Havza-Amasya-Tokat-Sivas-Erzincan üzerinden 3 Temmuz 1919 günü Erzurum’a geldiğini hatırlatan Başkan Orhan, bu tarihi olayı, Mustafa Kemal’i Ilıca’da karşılayanlar arasında bulunan Cevat Dursunoğlu’nun kendi el yazısıyla kaleme aldığını ve o yazıda anlatılanları şöyle ifade etti: “Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, Üçüncü Ordu Müfettişi olarak Erzurum’a geliyor. Erzurum’un eski ve güzel bir âdeti vardır. Erzurumlular batı semtinden gelen misafirlerini şehrin ilk göründüğü nokta olan Ilıca’dan karşılar, geniş ovanın bu başlangıç noktasından kaleye kadar kendisine yoldaşlık ederler. O gün Mustafa Kemal Paşa’yı küçük bir kafile burada karşıladı. Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları, ikindi üstü Ilıca’ya varmışlardı. Kaplıcaların önünde düşman baltasından kurtulmuş birkaç söğüdün gölgesinde misafirlere birer kahve sunuldu. Sekiz on kişilik bu grup kahvelerini içerken günün durumu konuşulmaya başlandı. Bu sırada gözleri Ilıca’nın batısındaki sırtlara ilişti. Sıcak yaz güneşi bu sırtların arkasına doğru çekiliyor ve sırtın üzerini ışıklarıyla süslüyordu. Burada, tam yolun geçtiği yerde bir adam ufka mürtesem düştüğü için çok irileşiyor ve arkasına güneşi aldığı için de koyu ve parıltılı bir cevherden dökülmüş bir heykel gibi görünüyordu. Heykel, sırtlardan aşağı doğru yürüyor, onu ufkun arkasından çıkan yeni heykeller takip ediyordu. Bu kafilenin ucu sırtların yarı beline yaklaştığı sırada sonu da ufuktan ayrılmış bulunuyordu. Kafilenin önünde yürüyen heykel yavaş yavaş söğütlüğe doğru ilerledi. Bu iri ve dinç bir ihtiyardı. Gür ve ak sakalı göğsünü doldurmuş; Anadolu ovalarının güneşi, dağlarının rüzgarı çehresini tunçlaştırmıştı. Misafirlerin ehemmiyetli kimseler olduğunu anlayan ihtiyarın zeki gözleri parladı. İri ve ak tüylü elini göğsünün üstüne koyarak oturanları selâmladı. Mustafa Kemal Paşa, tâ yanı başına kadar geldiği halde heykelliğinden bir şey kaybetmeyen ihtiyarın hatırını soruyordu. Bu kısa hoşbeşten sonra Paşa: - Ağa böyle nereden geliyorsun? Dedi. İhtiyar: - Paşam, Çukurova’da muhacirdim. Şimdi köyüme dönüyorum, dedi. Paşa: - Ağa, yoksa oralarda geçinemedin mi? dedi. Ağa derhal mukabele etti: - Hayır, Paşam, Çukurova cennet gibi bir yer. Bir eken yüz biçiyor. Hamdolsun uşaklar da çalışkandırlar. Geçimimiz padişahta bile yoktu. Yalnız son günlerde işittim ki, İstanbul’daki “Irzı kırıklar” bizim Erzurum’u Ermenilere vereceklermiş. Geldim ki göreyim, kimin malını kime veriyorlar? Bu sözler [üzerine] bu eski Türk kalesine millet işi için milletle beraber çalışmaya gelen büyük devlet adamı yaşlı gözlerle arkadaşlarına döndü ve “Bu milletle neler yapılmaz!” dedikten sonra ihtiyarla vedalaştı. Bu ihtiyar Erzurum’un 1319 ve 1322 ihtilâllerine adı karışmış olan Mezararkalı Mevlût Ağa idi. Yurt ve ülkü hizmetlerine karşılık beklemeyen halk adamlarından biri olan Mevlût Ağa’nın o günlerde Türk milletinin azmini en kesin şekliyle anlatan bu güzel sözlerini ömrüm oldukça unutamayacağım.”
ALLAH BU ÜLKENİN BİRLİĞİNE VE DİRLİĞİNE KAST EDENLERE FIRSAT VERMESİN
“İşte bu topraklar Mevlüt Ağa gibi, Nene Hatun gibi bu ülkenin birliğine, dirliğine, bağımsızlığına göz dikenlere karşı varıyla yoğuyla mücadele edenlerin topraklarıdır.” diyen Başkan Orhan, sözlerine şöyle tamamladı: 3 Temmuz 1919’da Gazi Mustafa Kemal buradan Erzurum’a girdikten sonra bildiğiniz gibi Erzurum Kongresi 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanmıştı. O Kongre’de milletin şu ortak haykırışı hala kulaklarımızdadır… Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür ayrılık kabul edilemez… Yine bir diğer karar da şuydu… İşgal ve müdahaleler sonucu Osmanlı Devletinin dağılması halinde millet tek vücut olarak yurdunu savunacaktır. Şurası çok önemlidir… Erzurum Kongresi’nin amacı, sadece Doğu bölgesinin bütünlüğü değil, o zamanki sınırıyla “Vatanın bütünlüğü” idi. Yani bu aziz şehir her zaman birlik ve bütünlüğünü muhafaza etmiş, istiklali ve hürriyeti için Türkiye’yi de ortak bir mücadele etrafında kenetlemiş bir şehirdir. İşte o gün istiklal mücadelesi için kenetlenen bu şehir, ülkemizin istikbal mücadelesinden de tek vücut olarak üzerine düşeni yapmaktadır, yapmaya da devam edecektir. Allah bu ülkenin birliğine ve dirliğine kast edenlere fırsat vermesin. Biz kez daha huzurlarınızda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve vatan topakları için şehadet şerbetini içmiş bütün kahraman şehitlerimizi minnetle yad ediyor, Gazilerimize şükranlarımızı sunuyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”
Başkan Orhan’ın konuşmasının ardından halk oyunları ekibinin gösterisi ile Aziziye ilçesindeki tören sona erdi.


Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Aydınlatma Metni ile Çerez Politikası'nı inceleyebilirsiniz.